25 Ekim 2010 Pazartesi

ALMANLARA KARŞI GURBETÇİLER...


25 Ekim 2010 pazartesi akşamı oynanan Kayserispor-Beşiktaş maçı on dakika önce bitti ve gülen taraf şanlı Kayserispor oldu. Maç boyunca baskılı görünmese de etkili ataklar ev sahibi ekipten geldi. Sakat olan Troisi ve Cangele'nin yanı sıra cezalı olan Zalayeta'nın takımdaki boşlukları zaman zaman hissedilse de Kayserispor'lu futbolcular emeklerinin karşılığını uzatmalarda da olsa almayı başardı.

Beşiktaş maç esnasında cılız ataklarla Kayserispor kalesinde tehlike yaratamazken, siyah-beyazlıların kullandığı köşe vuruşu sonrası uzaklaştırılmak istenilen topun ceza sahasında gelip Tekke'nin kafasını bulduğu an bizim için yürekleri ağızlara getiren tek andı.

İki haftadır mağlup olan  Bjk'nin maç öncesi kurduğu üç puan hayalleri, maç içinde bir puana dönüşürken bu umutla saniyelerin tükenmesini bekleyen siyah-beyazlılara asıl şoku genç yıldızımız Furkan Özçal yaşatıyor ve Abdullah'ın mükemmel pasına ofsayda düşmeden yetişip "kutsal yuvarlağı" ağlara bırakıyordu. 90 dakika boyunca ısrarla Bjk defansı aralarına koşan ve ilk yarıda kaptan Mehmet Eren'in ortasında yaptığı vuruşla golle buluşamayan Furkan, Santana çıktıktan sonra bile hücuma destek vermeyi sürdürüyordu. 

Kayserispor'un orta sahasındaki Selim Teber ve Furkan Özçal Almanya'da yetişmiş oyuncular olarak, Beşiktaş'ın orta sahasında ki iki Alman  Fink ve Ernst'e kök söktürmeyi başardılar. Aynı takımın bir diğer almanı Hilbert'de varlık gösteremezken karşısındaki Hasan Ali hatasız oynuyordu. Serdar Kesimal iki farklı bölge de üstüne düşeni yaparken,Ömer Şişmanoğlu önceki maçlara göre daha etkili bir oyun sergiliyordu. Kısacası sarı-kırmızılıların Almanya patentli oyuncuları aynı dili konuştukları rakiplerine karşı fark yaratıyorlardı.

Bu soğuk iş gününde maça gidip memleketini destekleyen büyük taraftara ayrıca selam olsun... Dün şehrimizin her yanında Galatasaray, Fenerbahçe formasıyla gezen kayserililere, bugün Bjk forması sırtında dolaşan kayserililer de eklendi ama "memleket hainlerinin" yüzleri bu hafta da gülmedi umarım asla gülmez...




22 Ekim 2010 Cuma

ARŞİV FOTOĞRAFLARI

PULLARIN RENGİNDEN İLHAM ALMIŞTIK.
BURADA BİR STAD VARDI...
BURADA BİR STAD VARDI-2-
KAYSERİSPOR'UN ŞANLI ARMASINI KARTONPİYERE AKTARMA ÇALIŞMALARI.
ERCİYES DAĞI'NIN NEYE BENZEDİĞİNİ BİLMEYEN ADİDAS'IN YAPTIĞI FORMADA Kİ ARMAMIZ!!!
BODRUM SAHİLİ BÖYLE AŞK GÖRMEDİ.
ATL. MADRİD-ERCİYESSPOR UEFA KUPASI İLK MAÇI ÖNCESİ ATL. MADRİD TARAFTAR SİTESİNDE YAYINLANAN DUVAR KAĞIDI.
ERCİYESSPOR-ATL. MADRİD RÖVAŞ MAÇI ÖNCESİ ATL. MADRİD TARAFTAR SİTESİNDE YAYINLANAN DUVAR KAĞIDI.
UĞURLU SIRAM...
TUFANBEYLİ'DE Kİ FAHRİ KAYSERİSPOR'LU BİR ÖGRETMEN ARKADAŞIMIZDAN VİRGÜL KULLANIMI...
2009 YILININ EN YAKIŞIKLI KARDANADAMI
ÖGRENCİ EVİMDEKİ KAYSERİPOR KÖŞESİ

13 Ekim 2010 Çarşamba

SİVAS'DAN GELDİK GARDAŞ!



Memleketimiz yakın illerden yıllardır göç alır. Bu illerin başında da Sivas ve Yozgat gelir. Göçle Kayseri'ye gelmiş insanlar zamanla içimizden biri olur ve yadırganmaz. Sınır komşularımızın bayramlar da ve tatil günlerinde yoğunlukları artar. Çünkü o illere nazaran daha gelişmiştir Kayseri, gezilecek yerleri, sosyal imkanları, yazın fuarı, kışın Erciyes'i , alış veriş merkezleri....Bu sırayı daha da uzatabiliriz.

12 Ekim 2010 günü Kayseri Park'ta oyuncak arabalarla uğraşan ve fiyatını bulmakta zorlanan iki kişi'ye üstüme vazife olmadan fiyat kısımlarını gösterdim. Teşekkür faslına geçmişlerdeki tanıdık simaları dikkatimi çekti daha dikkatli bakınca Onların Sivasspor'lu Erman Kılıç Ve Kadir Bekmezci olduklarını anladım( Aslında Kadir Bekmezci'nin adını daha sonra net'ten öğrendim) Hafta sonu oynanacak Anadolu Derbisinden önce acaba kentin nabzını mı tutmaya geldiler diye komplo teorisi geliştirmem fazla sürmedi fakat bu teorimde "gezmeye mi geldiniz" soruma aldığım "evet kardeşim" cevabıyla suya düştü. Ezeli rakibimiz olan Sivasspor'lu futbolcuları ayak üstü sorguya çeker gibi konuşmaya devam ettikçe anladım ki Kayserispor'lu futbolcular çoğu anadolu takımından daha iyi imkanlarda ve daha iyi bir şehirde futbol oynamaktalar.

Elektronik mağazasından hafta sonu maçta görüşmek üzere deyip ayrıldığım sırada daha evvelki yazılarımda bahsettiğim Ferhat Bıkmaz'la karşılaştım. Yanımdan geçerken "adın Ferhat mı?" diyince yüzündeki ifade "lan daha beni Sivas'ta tanımıyorlar kim bu dengesiz" der gibiydi. Adım Ferhat,merhaba, nasılsın, iyiyim, kısmı da hızla tükenince tokalaşıp ayrıldık.

202 km yolu sırf alışveriş için gelen Sivasspor'lu futbolcuların bu hali içten içe hoşuma gitti, çünkü ne kadar "kardeş şehir" "dost ve komşu iller" denilse de aramızda her zaman bir çekişme olmuştur ve olacaktır. Umarım bu şehir'e yolu düşen, ihtiyaçlarını karşılamak yada tatil için gelen kitlenin yanına birde Kayserispor'u izlemeye gelen insanlar eklenir.

Not: Erman Kılıç'tan almış olduğum söz gerçekleşirse bu konu hakkında açıklayıcı bir yazı yazmayı düşünüyorum.

9 Ekim 2010 Cumartesi

MUSTAFA&GÜLİZAR ÇİFTİNDEN DOĞMA ALMAN OLMA MESUT ÖZİL


 Anne ve babası Türk olan bir çocuğun Alman olması "kendisini Alman hissetmesi" kulağa hayli enteresan geliyor değil mi?. Aslında biz Türk evlatları kendini Ermeni sanan "SÖZDE TÜRKLER'E'", alt kimliğe, üst kimliğe, mezhep farklılıkları gibi. konulara ve kişilere fazlasıyla alışkınızda Türk doğup ALMAN olan birine alışkın değildik. 1960'larda başlayan ve işçi olarak yurt dışına giden Türkler'e karşı yıllarca süre gelen ve halende devam etmekte olan ayrımcı bir tutum izlendi. Almanlar'ın Gurbetçileri aşağılamaları, dışlamaları, 2.sınıf insan yerine koymalarına orada yaşan Türkler ne kadar alıştı bilemem ama gurbetçi vatandaşlarımızdan biri olan Mesut Özil buna alışmış, benimsemiş hatta onlardan biri olmuş gibi görünüyor.Hitler'in Nazi Almanya'sı resmiyette bitse de Almanlar'ın içinde ki faşist ,kafatasçı zihniyet bence hala devam ediyor ve edecek. Kısaca Onlar bizi asla kendileri kadar sevmeyecek!

                                           Mesut vurdu gol oldu!

Açıkçası Mesut'un Türkiye milli maçında attığı gol hiç umurumda değil. Beni esas üzen ve bu konuda yazı yazmamı gerektiren hadise Berlin Olimpiyat Stadyumun'a ülkenin dört bir yanından gelen ve coşkuyla takımına destek olan lakin maç bitiminde yıkılan gurbetçilerimizin yaşadığı hüzne televizyon ekranlarından şahit olmaktı. Düşünsenize Almanya'da yaşıyorsunuz, kalbinizin ve aklınızın bir köşesi hep bu topraklar da siz bütün bunların verdiği özlemle ayrıca kapı komşunuz, iş vereniniz, o ülkenin esas sahipleri olan HANSGİLER'e karşı ufakta olsa bir zafer istiyorsunuz sonuç 3-0 oluyor ve tüm hayallerinizin üzerinden Alman Panzeri geçiyor. 


Müller ve Mesut "Spor: Dostluk, Barış ve Kardeşliktir" sözünü hatırlatan bu tabloyla golü kutlarken, Maçtaki Türk kardeşlerimizde ıslık ve "yuuu" sesleriyle golü değil fakat golü atan Almanlığı sadece hislerine dayanan Alman geni taşımayan eski ırktaşları Mesut'u protesto ediyorlardı.

Protestanlığın  bir kolu olan "lutheran protestanı"  bir papazın kızı olan Angela Merkel, Almanya'nın ilk kadın başkanı olmasının yanı sıra doğu'dan gelip Almanya'ya yerleşen insanları da pek sevmemesiyle bilinir. Maçtan sonra soyunma odasına kadar giderek takımı tebrik eden Merkel çok değil 2 sene evvel Euro 2008 yarı finalinde yine Türkiye maçında Lahm'ın son dakika da kaydettiği golle kendinden geçmişti. Acaba Merkel'i havalara uçuran, sevinçten kudurur duruma getiren olay Almanya Milli Futbol Takımının maç kazanması mı? Yoksa Merkel'i bu denli sevindiren olay ekonomik ve siyasi üstünlük kurduğu Türkiye'ye futbol sahasında da bir ders veriyor olmanın hazzımı?

1 Ekim 2010 Cuma

KISITLI KADROMUZUN EN BÜYÜK YILDIZI DA SAKATLANDI


Dario Franco Cangele, Kayserispor'daki 4.sezonuna beklenildiği gibi giriş yapıp, ilk 2 maçta 2 gol bulmuşken, 4.haftada oynanan Fenerbahçe maçının ardından ise sakatlığı sebebiyle Antalya ve Trabzon maçları kadrosuna alınmadı. 28 Eylül Salı günü Kayseri Acıbadem Hastanesinde sağ diz yan çapraz bağlarından ameliyat olan tangocu sahalardan en az 5 ay uzak kalacak.

Kayserispor'a 2007-2008 sezonunda dahil olan Cangele,Tolunay Kafkas'ın adaletli forma dağıtma geleneğinden yararlanarak takımın en büyük yıldızı, gol kralı Gökhan Ünal'dan formayı kapmıştı. Hemşehrisi İglesias'la iyi bir ikili olan oyuncu, Fortis Türkiye Kupası finalinde de ilk on birdeki yerini almıştı. Ne var ki Bursa'da oynanan final müsabakasında sol diz yan çapraz bağlarından sakatlanan süper solak kupa seremonisine bile katılamayıp kupa sevincini sahada yaşayamamıştı. Ertesi yıl UEFA'da mücadele edecek olan takımın hazırlık kampına da katılamamış ve Galatasaray'la Almanya'da oynanan Süper Kupa maçına da çıkamamıştı. Sakatlığı düzelen Cangele deplasmandaki Paris Saint Germain maçıyla ve yeni forma numarasıyla yeşil sahalardaki özlenen yerini almıştı.

Gökhan Ünal'ın Kayserispor transfer rekoruyla Trabzonspor'a satılması, yerine alınan Julius Aghahowa'nın tam anlamıyla balon çıkması, yine büyük umutlarla Sporting Lisbon'dan kiralanan Karadağlı pivot forvet Milan Puroviç'inde idman da kolunu kırması Cangele'nin hücum bölgesinde yalnızları oynamasına sebep oluyordu. 2008-2009 sezonunda 24 maçta sadece 6 gol 5 asistte kalmış olması partner eksikliğinden kaynaklanıyordu.

10 numaralı oyuncu 2009-2010 sezonunun ilk 3 maçında 2 asist yapmış olmasına rağmen Kayserispor 2 puanda kalmış ve taraftar "Tolunay istifa" demeye başlamıştı. İşler hem Tolunay hemde Kayserispor için yolunda gitmiyordu. Ariza Makukula'nın geç transfer edilişi forvet hattında yine bir uyum sorunu olacağı izlenimi uyandırıyordu. Bu soru işaretleriyle Denizlispor maçı başlamış ve başlar başlamazda Cangele sol çaprazdan kaleci Özden'i jeneriklik bir vuruşla avlamış, Makukula'yla da durumu 2-0 yapmıştı. Maçın sonuna doğru  Saidou'nun asisti Cangele'nin klas gölü ile sarı-kırmızılılar 3-0 öne geçmiş ve taraftarın yüzü gülmüş, Tolunay Kafkas beklenen forvet hattını yakalamıştı.

Makukula ve Franco ikilisinin performansı o kadar yüksek düzeyde  seyrediyordu ki takım tarihinde ilk kez liderlik koltuğuna oturmuştu. Ligin devamında Tolunay Hoca'nın ayrılacağını açıklaması, sakatlık ve kart cezalılarının yerinin doldurulamaması ve bence yönetimsel hatalardan dolayı kendi sahamızda 3-0 yendiğimiz Ertuğrul'un Bursaspor'u şampiyon olurken Kayserispor ise ancak 8.olabiliyordu. Kayserispor, o sezon Topuz&Gökhan  ikilisinden sonra Makukula&Cangele ikilisiyle yeniden futbol gündemine oturuyor ve bütün dikkatleri Kayseri'ye çekmeyi başarıyordu.

2010-2011 futbol yılına köklü değişikliklerle başlayan Kayserispor, Şota yönetiminde yeni sezona hazırlanırken, Makukula'nın alınamayışı biz Kayserispor'a gönül verenler kadar "güzel futbol güzel gol" ilkesine sahip izleyicileri de  hüsrana uğratıyordu. Yine geç kalan bir transfer olan Marcelo Zalayeta takıma katılırken Makukula'da Manisanın yolunu tutuyordu.

Arjantin'li futbolcu Cangele'nin yerinin devre arasına kadar doldurulamayacağı apaçık görülürken devre arası da gerekli takviyenin yapılacağı da şüpheli! Çünkü genel menajer Süleyman Hurma yine ekranlara çıkıp "bütçemize uygun, yakaladığı her pozisyonu gol yapan bir forvet arayışımız var" diyecek ardından "biliyorsunuz ki devre arası transfer zor ve maliyetli" gibi söylemlerde bulunacak. Takımda has bel kader 5-6 maç kazanırsa nasıl olsa Cangele'de dönecek denilip transfer yapılmayacak.

Çamanekmekfutbol adına O'nu çok sevdiğimizi ve özleyeceğimizi belirtirim...